Prof. Dr. Necmettin Erbakan Kültür Merkezi’nde Aziz Erdoğan’ın moderatörlüğünü yaptığı Mehmet Akif Ersoy’un torunu Selma Argon’un konuşmacı olduğu programa Beykoz Belediyesi Kültür Müdürü Yavuz Kakı, öğretmenler, öğrenciler ve tarih sever ilçe sakinleri iştirak etti.
Beykoz Belediyesi’nin Mehmet Akif Ersoy’un edebiyatımıza, ilim, fikir ve kültür dünyamıza katkılarını yeniden hatırlatmak ve genç kuşaklara aktarmak amacıyla düzenlediği anma programında torununun anlattığı anılar ve olaylarla Milli Şair Mehmet Akif’in vatanseverliği, zorlu hayat mücadelesi, ailesi, davası, edebi kişiliği ve milli mücadele ruhu konuşuldu.
Torun Selma Argon: “Mehmet Akif’i anlamak, Safahat’ı okumakla olur”
Dedesi Mehmet Akif’in doğumu, okul hayatı ve siyasi kişiliği hakkında detaylı bilgilerle duygu ve düşüncelerini aktaran Selma Argon; “Onun sessizliği hepimize nasip olsun her zaman. Çünkü gümbür gümbür ses getirmiş hala getiriyor. Ama kendisi çekingen, mütevazı, hep kalabalıklardan uzağa gitmek isteyen, düşünmeyi seven, ana yollardan değil arka yollardan yürüyen, sportmen insan. Aslına bakarsanız doğduğundan itibaren baba terbiyesi altında Fatih’te Kur’an öğrenmeye başlar, o yaştan itibaren Farsça, Fransızca’yı kendi imkânlarıyla öğrendiği için çok zeki olduğu görülür. Türkçe’nin de her türlü lehçesini bilir. Her bir şiirini ayrı ayrı okuyup anlamak lazım. Mehmet Akif’i anlamak, Safahat’ı okumakla olur. Çünkü Akif’in hayatı da oradadır. Türkiye’nin de bir gerçeğidir Safahat. Okullarda okutulması gereken bir ders kitabıdır.” dedi.
Argon: “Dedemin fikirlerini yaymaya çalışmak bana enerji veriyor.”
Küçüklüğünden beri dedesinin çok zeki olduğunu bunun ilerideki yaşamına da yansıdığını belirten Argon; duygularını “Ailede tek küçük torundum. Ve 2010’dan beri dedemi anlatmaya, gençlerle birlikte olmaya çalışıyorum. Dedemin fikirlerini yaymaya çalışmak bana enerji veriyor. Ne mutlu bana. Dedem çok afacan ama zeki bir çocukmuş. Gece uyumadan mutlaka bir komşu teyze ona gelip masal anlatırmış. Ben ne öğrendiysem babamdan öğrendim diye hep babasını anardı. Babası için dedem hep ‘Hem babam, hem de öğretmenimdi’ derdi. İlkokulu birincilikle bitirdi.” şeklinde ifade etti.
Moderatör Aziz Erdoğan: “Şairin işi ‘Asım Nesli’ dediği gençlerleydi.”
Moderatör Aziz Erdoğan, şairin cenazesinin bile herkese nasip olmayan bir toplulukla kalktığını anlatarak “Akif’in meftun olduğu ve hazine bildiği yaş aralığı var o da gençlik. Gençlik zaten hazine demektir. O gençler o cenazenin Akif’e ait olduğunu öğrendikten sonra doğru İstanbul Üniversitesi’nin içinde gönderdeki bayrağı indirip getiriyorlar. Tabutun üzerine koyuyorlar. Akif’in sesssiz çığlığı gençlerin arasından makes buluyor. Akif’in gittiği Eminönü’ndeki köfteci esnafı da dükkânı kapatıp, Kâbe örtüsünün bir parçasını tabutun üzerine koyuyor. İnsanlar Beyazıt Camisi’ni tıklım tıklım doldurmuş, neredeyse Beyazıt Meydanı’na taşacak. Gençler Akif’in idealini gerçekleştiren nadide çiçeklerdir. Gençler tabutu sırtlarına alarak kâh İstiklal Marşı söyleyerek, kâh Çanakkale Şiiri’ni okuyarak, tekbir getirerek, Edirnekapı’ya doğru ki şimdiki sosyal medya hesapları olmamasına karşın kısa sürede oluşan bir kalabalıkla uğurlanarak ebedi istirahatgahına kondu. Bir buçuk yıl sonra gençler vefa olarak Akif’in mezarına gidiyor arıyor bulamıyorlar. İsim silinmiş taşlar kaymış yok mezar. Üzülürken mezarlık bekçisinden öğreniyorlar, mezarın bakımsızlığını. Gençler kısa sürede organize olup mezarı yaptırıyorlar. Şairin işi, ‘Asım’ın Nesli’ dediği gençlerleydi. O gençlik, Çanakkale’de de, 15 Temmuz Darbe Girişimi gecesinde de aynı gençlikti.” dedi.